Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek Poems

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
...

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
...

Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
...

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
...

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
...

Aç kapıyı haber var,
Ötenin ötesinden.
...

7.

Eski hane,eşyası boşaltılmış barhane;
Şimdi mektep salhane,işyeri kumarhane...
...

Kırılırda bir gün bütün dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim
...

Düşünüyorum: O'ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?
...

Bir yumak gibi hayat, kör düğümlerle dolu
Ömür süreli sınav, sonsuz meçhul sorulu
Avutmak mı kendini, yumakla kedi gibi?
Uyumak mı, ölmek mi? Yokmu kurtuluş yolu
...

11.

Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
...

İhtilal acentası...
Solun tam da ortası.
...

13.

Çocukken haftalar bana asırdı;
Derken saat oldu,derken saniye...
İlk düşünce,beni yokluk ısırdı:
Sonum yokluk olsa bu varlık niye?
...

14.

Ölümü sığdıramaz,
Akıl daracık koğuk.
Ölemez, çıldıramaz,
Ağlar boğuk boğuk.
...

15.

Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli,
Yataklara serildim cam kırığı döşeli.
Kafam bir cenk meydanı kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme,gücün yeterse unut!
...

İki yıldız arası göğe asılı hamak...
Uyku, uyku... Zamansız ve mekansız, uyumak.
Uyumak istiyorum; başım bir cenk meydanı;
Harfsiz ve kelimesiz düşünmek Yaradanı.
...

17.

Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel
...

Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
...

Ellerime uzanan dudakları tepeyim
Allah diyen gel seni ayağından öpeyim.
...

Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
...

Necip Fazıl Kısakürek Biography

Ahmet Necip Fāzıl Kısakürek was a Turkish Sunni Islam poet, novelist, playwright, philosopher and activist. He is also known simply by his initials NFK. He was noticed by the French philosopher Henri Bergson, who later became his teacher. In his own words, he was born in "a huge mansion in Çemberlitaş, on one of the streets descending towards Sultanahmet" in 1904. His father was Abdülbaki Fazıl Bey who held several posts including deputy judge in Bursa, public prosecuter in Gebze and finally, judge in Kadıköy. His mother was an emigree from Crete. He was raised at the Çemberlitaş mansion of his paternal grandfather Kısakürekzade Mehmet Hilmi Efendi of Maraş; he was named after his great-grandfather Ahmet Necib, as well as his father, Fazıl. Necip Fazıl learned to read and write from his grandfather at the age of five. After graduating from the French School in Gedikpaşa, he continued his education in various schools, also including Robert College of Istanbul as well as the Naval School. He received religious courses from Ahmed Hamdi of Akseki and science courses from Yahya Kemal at the Naval School but he was actually influenced by İbrahim Aşkî, whom he defined to have "penetrated into deep and private areas in many inner and outer sciences from literature and philosophy to mathematics and physics". İbrahim Aşkî provided his first contact with Sufism even at a "plan of skin over skin". "After completing candidate and combat classes" of Naval School, Kısakürek entered the Philosophy Department of Darülfünûn and graduated from there (1921–1924). One of his closest friends in philosophy was Hasan Ali Yücel. He was educated in Paris for one year with the scholarship provided by the Ministry of National Education (1924–1925). He worked at the posts of official and inspector at Holland, Osmanlı and İş Banks after returning home (1926–1939), and gave lectures at the Faculty of Linguistics and History and Geography and the State Conservatoire in Ankara and the Academy of Fine Arts in İstanbul (1939–1942). Having established a relation with the press in his youth, Kısakürek quit civil service to earn his living from writing and magazines. Necip Fazıl was awarded the First Prize of C.H.P. Play Contest in 1947 with his play Sabır Taşı (Stone of Patience). Kısakürek was awarded the titles of "Great Cultural Gift" by the Ministry of Culture (25 May 1980) and "Greatest Living Poet of Turkish" by the Foundation of Turkish Literature upon the 75th anniversary of his birth. Necip Fazıl Kısakürek died on 25 May 1983 in his house at Erenköy after an illness that "lasted long but did not impair his intellectual activity and writing" and was buried in the graveyard at the Eyüp Cemetery on the ridge of Eyüp after an eventful funeral. Literary Career In his own words, having "learned to read and to write from his grandfather in very young ages", Kısakürek became "crazy about fimitless, trivia reading" until the age of twelve starting from "groups of sentences belonging to lower class writers of the French". He writes as follows: "My interest climbing up to the works such as (Pol ve Virjini), (Graziyella), (La-dam-d-kamelya), (Zavallı Necdet) claiming to be sensational and literary, eventually transformed into an illness and surrounded my nights and days as a net". Having been involved in literature with such a reading passion, Necip Fazıl states that his "poetry started at the age of twelve" and that his mother said "how much I would like you to be a poet" by showing the "poetry notebook of a girl with tuberculosis" lying on the bed next to his mother's bed when he went to visit her staying at the hospital, and adds: "My mother's wish appeared to me as something that I fed inside but I was not aware of until twelve. The motive of existence itself. I decided inside with my eyes on the snow hurling on the window of the hospital room and the wind howling; I will be a poet! And I became". The first published poem of Necip Fazıl is "Kitabe", a poem that was later included in his book Örümcek Ağı (Spider Web) with the title "Bir Mezar Taşı"(A Gravestone); it was also published in the Yeni Mecmua (New Magazine) dated 1 July 1923. By 1939, his poems and articles were appearing in magazines such as Yeni Mecmua, Milhi Mecmua, Anadolu, Hayat and Varlık, and Cumhuriyet newspaper. After returning home from Paris in 1925, Necip Fazıl stayed in Ankara intermittently. On his third visit, he published a magazine called Ağaç on 14 March 1936 by providing the support of some banks. Ağaç, the writers of which included Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer and Mustafa Şekip Tunç, decided to follow a spiritualist and idealist line on the contrary to the materialist and Marxian ideas supported by the writers such as Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir and İsmail Husrev Tökin of closed Kadro magazine owned by Yakup Kadri and which influenced the intellectuals of the time greatly. Kısakürek later transferred to Ağaç (Tree) magazine published during six volumes in Ankara to İstanbul, however, unable to establish a viable reader base, the magazine was closed at the 17th volume. Necip Fazıl next began to publish the magazine called Büyük Doğu (Great East). Starting in 1943, the magazine was published intermittently as weekly, daily and monthly. In 1978, he was prosecuted because of his controversial articles and publications and the magazine was forced to close. Necip Fazıl also published a political humor magazine called Borazan (Bugle), of which only three volumes were published.)

The Best Poem Of Necip Fazıl Kısakürek

Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)

Necip Fazıl Kısakürek Comments

Necip Fazıl Kısakürek Popularity

Necip Fazıl Kısakürek Popularity

Close
Error Success