Dinlenirken sessiz, tozlu bir odada,
Taş gibi ezilmiş, kumlar gibi gezinmiş,
Küller gibi umutsuz; kuru, yıpranmış, kokusuz
Çayırlar ve bahçeler içimden geçiverir.
...
Yüreğimin ve zihnimin hayalleri geçer gider,
Hiçbir şey bende kalmaz çok,
Şarkısında duymuştum oysa
Bir çocuğun esrarlı avuntusunu;
...
Yalnız uykumda görürüm yüzlerini,
Küçükken oyunlar oynadığım çocukların,
Louise gelir ilkin, örgülü, kumral saçlarıyla
Annie belirir sonra, dağınık bukleleriyle.
...
I would be the echo in your thrill -
Merely a sound of the nature
A posy in your hands, or a chill
-maybe- in a distant pasture.
...
Olmadı ruhumun hiçbir hali,
Neşeli ya da kederli, parlak ya da kasvetli,
Ki sendin ateşinde dindiren beni
Ve veren bana ruhumun daha güzel halini.
...
Bırak unutulsun - bir çiçek gibi - unutulsun
Bir zamanlar altın sesiyle şarkı söyleyen ateş gibi
Unutulsun - geçmişte, şimdi, sonsuzlukta
Zaman, odur bizi yaşlandıran, şefkatli bir kardeş gibi.
...
I saw thee in a dream,
Around thou, there was no gleam..
Only thine! On a park down-town,
Amid the greenery, sown
...
Though I wait, and time overpasses by a mile
It still seems as a perfect lie
To me, that; the recent palate is transparent -
You never know it is to die.
...
'Oh, thankfully', murmured I, I see your face,
Lighten beneath the moon. Your parish skin
Like a white rose: your swoon, your wakening,
All dreams of my winter sleep; but I, can see now.
...
Hope can blossom
While it kills clots,
It can set morales
Or cover thy front.
...