retoriği
iplemeden konuşuyor geveze
dinliyor gibi gözükse de
göz temasım
nerdeyse panjuru indirmek üzere
sıkıldım..
bilirsin işte
eski bir arkadaş
yıllar sonra aynı meyhanede
ilk yirmi dakikadan sonra
koptuğumun farkındayım
nasıl düşerim böyle bir dehlize
kartal dedenin
açık fermuarı mevzubahis
bu kalmış aklında
çocukluk mahallesinde
gülümsüyorum isteksiz ara da bir
topu bırakmıyor hiç önüme
bir
bla
bladır gidiyor
onbir kişilik oynuyor hergele
ufaktan uzama belirtisi
parmakla hesap isteme
gitmem gerek diyorum
sıfır beden özlemde
bunu saymam diyor
sabrın tam dişime göre
kalkıyorum masaya bahşiş de bırakıp
olmaz diyor koy onu cebine
mesarifler benden
sen sıranı bekle
çalabilecekmiş gibi bir daha
elmas kaplama zamanı
çıkıyorum o kayıpla ardıma bakmadan
görüşelim!
diye sesleniyor arkadan
yüzümde zayıf bir gülümseme
kapı ardı çetin
dışarısı soğuk ve rüzgar
çekiyorum fermuarını
ceset torbasının
gövdem şişik içinde
ama uykum yok henüz
ince belliye uğramam gerek
adı bende kalsın
kız kurusu uzatmalım işte
hiç üzmüyor
öyle güzel
öylesine masum
bana göre tabii
beykoz da oturuyor
sağlam edebiyatçı
akademisyen gönlümde
ama şiir merakımı bilmiyor
hakkında ne yazdığımı da
halbuki romanıın son sayfası
bunu seziyor sadece
yürüyorum sıkıntıyı bertaraf edip
özlüyor
sahilde yine beni
yepyeni, upuzun
çıplak bir gece..
..
Muzaffer Akın
..
This poem has not been translated into any other language yet.
I would like to translate this poem